Savaş Döneminde Ne Yapabiliriz?
- Ecem Senel
- May 18, 2022
- 3 min read
Savaş kadar bizi travmatize eden çok az olay vardır.

Bir asker olarak sürekli ölüm ve ciddi yaralanma ihtimalleriyle karşı karşıyayken aynı ihtimali düşman askerlere yaşatmanız emredilmiştir. Bir mülteci olarak ise çoğu kişisel eşyalarınız ve hatta sevdikleriniz de dahil olmak üzere bildiğiniz hayatınızdan vazgeçmek zorunda kalırsınız.
Ve hatta hayatta kalsanız bile muhtemelen hayatınızın geri kalanında sizi etkileyebilecek psikolojik yaralar alırsınız. Bu duruma maruz kalanların acısının derinliğini kavramak zordur.
Ve hatta siz binlerce kilometre uzakta herhangi bir çatışmadan uzak, rahat evinizde otururken bile, savaş sizde kötü izler bırakabilir. Uyandığınızda son haberleri kontrol edebilirsiniz. Dün gece kaç insan öldü? Kaç bina yok edildi? Acının, yıkımın ve ıstırabın tüm bu görüntüleri direkt olarak sizin telefonunuza iletilir. Edindiğiniz tüm bu bilgilerle, bundan etkilenmemiş olmayı bekleyemezsiniz. Geçtiğimiz gün neredeyse ölmek üzere olan bir çocuğun bodrumdaki yatağında, kanlı bandajlarının içinden ‘‘Üşüyorum.’’ dediği bir video gördüm. Bu bir kabus gibi beni etkiledi. Bu gibi krizler bile ister savaş bölgesinde olun ister olayları uzaktan izleyin, sizde büyük psikolojik maliyetlere sebep olabilir. Ve stres size çok fazla geldiğinde, bedeniniz bunu fark edecektir. Göğsünüz ağırlaşmaya, mideniz sıkışmaya ve nefesiniz kısalarak sıklaşmaya başlar. Huzursuzlaşır ve kolay sinirlenir hale gelirsiniz, gözyaşlarınız gelmese bile ağlayacak gibi hissedersiniz. Bu gibi krizleri işleme yöntemlerimiz çok çeşitlidir. Yine de çaresiz değilizdir çünkü psikoloji bilimi uzun zamandır dünyamız alt üst olduğunda ne yapabileceğimiz hakkında araştırmalar yapmıştır. Ve uzun yıllar süren çalışmaların sonucunda, nihayet cevaplara sahibiz.
Fırtına karayı süpürdüğünde diğer ağaçlar olduğu gibi dururken bazı ağaçlar kolayca devrilir. Dışarıdan ayırt edilemez gibi görünebilirler fakat altına baktığınızda farkı görebilirsiniz. Hala ayakta olan bu ağaçlar köklerini uzaklara, geniş alanlara salmış ve rüzgarla hafifçe eğilmişlerdir. Onları dirençli yapan şey de budur: güç ve esnekliğin kombinasyonu.
Benzer bir şekilde duygusal bir fırtına geldiğinde hala acıyla hareket ederken köklerinizi büyütüp genişleterek ve kendinizi temellendirerek sabit kalabilirsiniz. Bunu yapmanın yolu şu şekildedir:
Adım 1: Fırtınanın farkına varmak
İlk adım fırtınayı fark etmektir. Gelecek hakkındaki endişeler kendini gösterebilir, geçmişe dair pişmanlıklar duyulur. Üzüntü, öfke, hayal kırıklığı ya da ümitsizlik gibi zor duygular bir arada görülür ve ayaklarınızı yerden kesebilir.
İlk adım tüm bunların tam şu an ve burada gerçekleştiğinin farkına varmaktır. Hatta kendinize ‘‘Ah, bir fırtına var.’’ diyebilirsiniz.
Adım 2: Özünüzle bağlantı kurmak
İkinci adım özünüzle bağlantı kurmaktır. Hangi düşünceler kendini gösteriyor? Hangi hisler? Bu hisleri nerede fark edebilirim? Vücudumda başka neyi hissedebilirim? Sakinleşin ve içinizde ortaya çıkabilecek her şeyi keşfedin.
Kendinizi yargılamadan, orada her ne var ise basitçe onu not etmek isteyen meraklı bir bilim insanı gibi düşünün.
Adım 3: Dışınızla bağlantı kurmak
Üçüncü adım dış çevrenizle bağlantı kurmaktır. Görebildiğiniz beş şeyi adlandırın. Duyabildiğiniz üç şeyi adlandırın. Şimdi ne kokusu alıyorsunuz? Ve neyi tadabiliyorsunuz? Nerede ve ne yapıyor olduğunuzun farkına varın. Hatta yakın bir yüzeye ya da ulaşabileceğiniz herhangi bir nesneye dokunabilirsiniz. Nasıl hissettirdiğinin farkına varın.
Şu an burada olduğunuzun ve önünüzde bir dünya olduğunun farkına varın.
Kendinizi güçlü (ve esnek) bir şekilde temellendirdiğinizde stresi daha etkili bir şekilde yönetirsiniz. Fırtınanın sizi ele geçirmesine izin vermek yerine, kendinizle ve çevrenizle yeniden etkileşime girerseniz dünya ile istediğiniz bir şekilde bağlantı kurmaya izin verirsiniz.
Temellendirmek fırtınayı ortadan kaldırmaz ancak yaptığı şey, fırtına geçene kadar sizi sabit ve esnek tutmaktır. Ve eğer fırtına sizi 1000 kere yakalarsa kendinizi temellendirir ve fırtınayı 1000 kere daha hissedersiniz.
Fark edin, içinizde ve sonrasında dışınızda hissedin. Bu bir direnç değildir, bir kavga değildir. Bunalmadan ne olduğunu anlamaktır.
Peki bu savaş zamanında bile yardımcı olur mu? Evet, olur.
Bana inanmayın, dünyanın önde gelen halk sağlığı kuruluşuna inanın: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ).
İnsanların savaş ve diğer krizlerin ortasında bile psikolojik sağlıklarını nasıl koruyabileceklerine dair kapsamlı kontrollü araştırmaların ardından DSÖ, herhangi bir türde kriz yaşayan herkese yardım etmek için bir ACT kendi kendine yardım protokolü yayınladı. Yayınlanan protokol, bu yazının arkasındaki teknik hakkında daha derinlemesine ve çok daha fazla şey anlatıyor.
Sağlıcakla kalın.
Yazı: Dr. Steven C. Hayes
Çeviri: Stajyer Psikolog Ceylin Ünal
Edit: Kli. Psk. Ecem Şenel
Comments